1 Haziran 2013 Cumartesi

Sihirli Dokunuş - Gezi Parkı ve Uyanış

Tek sebep GEZİ PARKI mıydı?

Geride bıraktığımız 11 yıllık akp hükümeti boyunca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, sürekli medya sansürü ve yapılan yayınlarında yalan ve aldatmacaya dayalı olması sebebiye bilinçsizleştirilmeye çalışılmış, içi boşaltılmış kavramlara sarılması istenen, kültürü tahribata uğratılan bir halk olarak yaşamak durumunda kaldık. Bireysel olarak bir şeyler yapmaya çalışan insanlara şahit oldum fakat başarılı olabildiklerini görmedim, çünkü birliktelikten uzak bir toplum haline yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde getirildik.

Sürekli bir manipülasyon içinde, kavramların kargaşasında boğulduk. Fakat işte gün geldi devran dönmeye yüz tuttu, bölmeye parçalamaya çalıştıkları bireyselleştirdikleri halk, büyük bir dayanışma içinde hükümete karşı ülke tarihinin en büyük isyanını ulus çapında başlattı. Peki sebebi nedir bütün bunların?

Öncelikle hiç bir milli bayramımızı eski coşkumuzla kutlayamaz olduk, üstelik devlet erkanı bir şekilde bahanelerle bu tip kutlamalardan kaçtılar, fakat sağlık bakanlığına alınan 3-5 aracın kullanıma açılması için 10binlerce insanı karşılarına topladılar ve koyun gibi güttüler.

Ordumuz her zaman her devirde bizim için çok önemli bir yer tutmuştur. Millet olarak 2000 küsür yıldır ordumuzla kültürümüzü kaynaştırmış halde yaşadık. Fakat bu değere el sürüldü, ordu cevabı olmayan aslı olmayan sorular ve iddialarla silivriye hapsedildi.
Gazeteciler, düşünürler, medya menzupları öğrencilerde hapislerdeki vatandaşlar sınıfına dahil olmaktan kurtulamadı.
Devlet dediğimiz kuruluşun dini olmaz, çünkü adalet devlet tarafından ahlak millet tarafından gelen birer olgudur ve devlet her kesime eşit mesafede durmak zorundadır. Bunu yok saydılar Laikliği ayaklar altına aldılar.

İnsanların çoğu 3 kuruşa yaşarken işadamlarının karşısına geçip onlarla ekonominin ne kadar iyi gittiğinden bahsettiler, oy vakti gelince insanları hatırladılar ve muhtaç bıraktıklarına oyları için adeta rüşvet verdiler ve buna yardım dediler sosyal devlet dediler yine yalan söylediler.

Milletin efendisi olan köylüsüne, çiftçisine hakaret etmekten utanmadılar, eşitlik dediler kendileri hep daha eşit oldular.



Açılım adı altında yanlış ve temelsiz fikirlerle insanları kandırdılar, barış dediler iç savaşı körüklediler, bölücülük yaptılar.

Velhasıl çok adaletsizlik yaptılar ama şu son günlere getirirsek konuyu işin birazda tadını kaçırdılar.

Terörü bitireceğiz dediler terörist başına teslim oldular. Derken suriyeli mültecilere yardım edicez dediler insanlık dediler, onların erkek olanlarını eğittiler esada karşı savaşması için yeniden suriyeye gönderdiler, yararlılarına baktılar yemek verdiler o sırada açlıktan ölmek üzere olan sokaklarda yaşayan düşkün vatandaşlarını görmezden geldiler. Üstüne Reyhanlıda bombalar patladı, milli yas ilan etmek yerine amerikaya gittiler obamayla görüştüler hocadan icazet aldılar geri geldiler, kıvıracak halleride tam kalmamıştı ki, gezi parkını kaşıyalım dediler...

Ve işte 31 Mayıs sabahı ortada hiç bir sebep yokken insanların haklı protestosunu engellemek adına bütün güçleriyle halka karşı bir savaş başlattılar. Şimdi 2.gün doluyor ve insanlar sokaklarda, peki sadece taksimde mi? Tüm Türkiye'de..

İşte halkına ihanet eden bir diktatör olarak gösterilen bir başbakanın ülkesine hediyesi budur. Şiddet!! Diktatör olarak adlandırmaksa çok saçma çünkü oda emir kulu ve bunu herkes biliyor zaten, halkına ihanet eden zavallı bir hain olarak ya yurt dışında sığındığı ya da yattığı bir hapishane hücresinde son nefesini vicdan azabıyla verecek çapsız bir kişi. İsmini kullanmak bile yazıma leke sürer tenezzül etmiyorum. Herkes kim olduğunu biliyor.

Şimdi burada Halkımız ne yapmalı?

Bu bilinci sürdürmemiz en başta olmak üzere sakin olmalıyız fakat asla geri adım atmamalıyız, onlar istediği zaman ve istedikleri için değil biz istediğimiz zaman meydanları ve sokakları boşaltmalıyız. Vatan bizim toprak bizim bunu hiç unutmadan korkmadan yanlışlara ve haksızlıklara başkaldırmalıyız. Bunu yaparken her hangi bir siyasi görüşü desteklemeyi değil, HEP BİRLİKTE kültürümüzü korumayı ve bağımsızlığımızı elde etmeyi amaçlamalıyız.

İşte bugünlerin bizlere getirdiği biber gazları ve su karışımının bir sihirli dokunuş olması şansımızdır.

Farklı görüşlerden insanların bu mücadeleyi omuz omuza verdiği bir milletin parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Erol KÖK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder