12 Ağustos 2013 Pazartesi

Hainler, Nankörler ve Dönekler...

Günümüz yaşam düzeninde en tepede olmak için hain, ne yaptığını bilmemek için nankör ve rüzgar ne tarafa eserse essin benim işler yürür demek için dönek olmanız gerekir.

Bu hainlikte akıl yürütme vardır ama zeka yoktur pek, zeki adam ileriyi görendir. Hainse başkasının çıkarına çalışarak ülkesini yönetendir. Kim oldukları ortada ama tekrarlamakta fayda var, Akp'nin tepesindekiler haindir. 

Yolsuzluk yaparlar, bölücülük yaparlar, yalan söylerler, kısaca biri bunlara ne söylüyorsa bunlarda onu yaparlar arada kendi çıkarlarına oynarlar, rüyalarını görürler sonuna doğru birden kabusa döner. Aynı bu günlerde Akp'nin gördüğü rüya gibi, dışardakiler beğenmedi onlarında rüyası kabusa evrildi, şimdi gidiciler.

Nankörlere en son gelicem, önce dönekler.. Bu günlerde bir başbaş danışmanımız var, Yiğit Bulut, aynı soyadı gibi, rüzgar savurdukça bir oraya bir buraya gidip gelmekte, birisi çıkıp bu adama söylemeli ama yüzüne sen "döneksin" abicim. Dönek olmak için utanmaz ve yalaka olmanız şarttır, açın resmine bakın yüzünden damlar zaten bütün özellikler hiç şüpheniz olmasın.

Buraya kadar bilindik şeyler, buradan sonrası beni asıl kızdıran kısmı.. Gezi parkı olaylarıyla birlikte toplumda bir algı yaratıldı evet bu çok güzel, araştıran okuyan insanlarımız meraklı insanlarımız neyin doğru neyin yanlış olduğunu görebiliyorlardı zaten artık bunların sayısı arttı. Yavaş yavaş gelişen bir örgütlü toplumumuzda var, dayanışma olgusunu hatırladık evet bunlar çok güzel..

Ama birde nankörleri görmüş olduk. Etrafınızda ne kadar çok devrimden bahseden insan olduğuna dikkat ettiniz mi? Sordunuz mu yahu arkadaş bu neyin devrimidir, iki kelimenden biri devrim, devrimci gençlik, devrim ruhu vs.. Ne anlatıyorsun dediniz mi? 

Ben sordum cevapları da anlatayım. Şimdi iki türüne denk geldim biri kendini barışçı olarak adlandıran faşist devrimci. Kürt kardeşlerimizin hepsinin fikriymiş gibi konuşuyor, işte bölgesel (yerinde) yönetim olmalı, resmi dil olarak tanınmalı vs... E şimdi sen yıllarca bu yaşadığın topraklardaki insanları faşist olarak adlandır sonra bütün istediğin kültürel ve sosyal olarak ayrıma götürsün bizi, bunun adı faşistliktir. Aynı bizi dini olarak bölmekten zevk olan Akp'nin yaptığı gibi bir fark yok, alanı değişik sadece.

İkinci tür artık Leninler, Stalinler, Karl Marxlar, Engelsler, komünizm, sosyalizm, Cheler, Castrolar, Chavezler Troçkiler, Maolar, Alexandra Collontai'sinden, Clara Zetkin'ine, artık Bolivar'ına kadar herkesten herşeyden bahseden ama genel fikri olmayan iyi ezbercilerdir. Yahu sanki biz tarih okumuyoruz araştırmıyoruz bilmiyoruz, getirin bu ülkede en baba devrimciniz kimse karşıma oturtun konuşalım bakalım kim daha devrimci. 

Anti-militaristiz derler, yahu saydıklarının yarısından fazlası askeri başarıyla başa gelir, diktatörlüğe karşıyız der, Leninler, Stalinler, Maolar zaten mecliste açık oylama yaptırıp kendine karşı oy verenleri bikaç günde öldürmediler hiç, kadın hakları derler kocaları çalışma kamplarına atılınca şehirlerde ne iş yaptı bu kadınlar hiç bilmezler, Che derler dünyadaki en büyük telif hakkına sahip fotoğrafın Chenin fotoğrafı olmasına bişey demezler, millyetçiliğe karşıdırlar.. Yahu bu Fidel Castro cidden büyük adam bence ama şimdi sen bu adama milliyetçi değildi diyebilir misin? Gidip ABD'ye kafa tutarken dünya barışı anti militarizm mi dedi, ekonomik bağımsızlık dedi, ülkeme dokunma dedi. Yani açık yakalamak falan öyle konuşmak istemiyorum tarzım değil zaten gerçekler ortada meraklısı objektif olsun, hani deyimle delikanlı olsun, insan olsun öyle okusun baksın duysun.

Bu ülkede devrimci olcaksan Mustafa Kemal gibi bir örnek varken başkalarından fayda beklemek kendi tarihine hakarettir, nankörlüktür. Konuşuyoruz, e işte oda iyi tabi bağımsızlığımızı kazanmamıza yardımcı oldu falan filan, sonrasında bir ama gelir.. Ne ama'sı kardeşlerim gözünüzü açın artık, siz kendi kendinizi hipnotize ediyorsunuz, ülkeye olmadığı gibi kendinize faydanız olmuyor. Çok sevdiğim dostlarımda var bunların arasında kusura bakmasınlar ama bu böyle, yapmayın artık..

Devrimin içinde yaşıyoruz, Türkiye, kitap mı arıyorsunuz Nutuk, şahit mi arıyorsunuz şehitlikleri gezin..

Her şeyden önce herkes onurlu olmalı, bakın şöyle;
Mustafa Kemal Atatürk, Albay Reşat’ın şehit oluşunu TBMM’de şöyle anlatıyor:
“Bir taarruz gününde (27 Ağustos 1922) en sol kanatta 57. tümenimiz taarruz ederken, kuvvetlerini biraz birbirinden uzakça bulundurmuştu. Bu nedenle düşman üzerinde kalıcı bir etki yapamıyordu. O tümenin kumandanı Reşat Bey adında bir albaydı. Bu kişiyi çok eskiden tanıyordum ve beraber muharebe yapmıştık. Suriye’de çok muharebeler yaptık ve çok kıymetli bir askerdi. Şahsen bana çok güveni vardı. Telefonla sordum: ‘Niçin hedefinize (Çiyiltepe) hakim olamadınız?’ dedim. cevaben dedi ki; ‘Yarım saat sonra bu hedeflere varmış olacağız’. Halbuki yarım saat sonra bu hedefler elde edilememişti. Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey’in son bir veda namesini okudular. Orada diyordu ki; ‘Yarım saat zarfında size o mevkileri almak için söz verdiğim halde, sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam’. 15 dakika sonra Çiyiltepe alınmış, ancak şehit komutan Albay Reşat Bey bu müstesna anı görememiştir. Ruhu şad olsun.”

Zaferden sonra buraya, Albay Reşat Çiğiltepe Anıtı yapılarak anısı ölümsüzleştirildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder