24 Eylül 2013 Salı

Türkiye'de Bilim ve Din Algısı

Bilim ve din.. Türkler bu iki alanda da yüzyıllarca gerek yapılan çalışmalar, gerek felsefi boyutları, gerekse yetişmiş bireyler açısından dünyaya öncülük etti. Devletlerin tarih sahnesine inişleri ve çıkışları olduğu gibi bunları oluşturan toplumlarında ve dolayısıyla çalışmalarınında inişleri ve çıkışları olmuştur ve olacaktır. Fakat bu alanlarla ilgili çalışmalarını ve düşüncelerini olması gerektiği gibi sürdüremeyen toplumlar hem sosyal manada hem teknolojik manada düştükleri yerden kalkamazlar.

İşte bu şekilde yok olan Osmanlı'nın ardından yeni bir solukla kuruldu Türkiye.. Bu yeni kurulan ülkede bilim yemekti, din anlayıştı. Bilimin getirdiği ilk fayda tarım teknolojisi olmuştu bu topraklarda ve yeni doğan günlere dini dogmalardan arınarak uyanıyordu gün geçtikçe toplum...

Ama maalesef 1946 yılından 1950 yılına bir karşıdevrim yaşadı bu toplum, milli mücadelenin ve cumhuriyetin bütün birikimleri teker teker silindi. Şimdi bilimadamı dediklerimiz üniversitelerinde odalarına sıkışık kalan, ufku dar böcek sürüleri ve din alimleri dediklerimiz birer tarikat şeyhi olarak içimizdeler.

Şimdi size biri bozuldukça diğeri de bozulan bir ilişkiyi yazıyorum. Din algısı doğrudan saptıkça bilim durdu, bilim durdukça din algısı bozuldu.

Ikra bismi rabbikellezi, halakel insane min halak. Ikra ve rabbukuel ekrem. Ellezi alleme bil kalem. Allemel insane ma lem ya lem.. Alak Suresi 1-5. ayetler..

Derki; yaratan rabbinin adıyla oku, o insanı bir kan pıhtısından yarattı. OKU! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O size kalem ile yazmayı öğretti. Sizlere bilmediklerinizi öğretti..

Bu ülkede toplumsal her tartışmanın içinde nüfusun %99'u müslüman bir ülkeden bahsederken bu şarlatanlar, kutsal kitapları Kur'an-ı Kerim ile gelen ilk vahiyi çoktan hayatlarının her alanından silmişlerdir. İslam, bilime karşı değil onunla iç içedir.

Bu ülkenin yetiştirdiği çok değerli bilim insanları var. Gönül Alpay Tekin, Albülbaki Gölpınarlı, Halil İnalcık, Celal Şengör, İlber Ortaylı... Bunların en büyüklerinden Mehmed Fuad Köprülü 1946 yılında gazetelerde çıkan 4 makalesinde gelecekteki biliminsanına nasıl değer verilmeyeceğini, üniversitelerin nasıl böyle bir hal alacağını çok güzel şekilde anlatmış. Bulunuz ve bir zahmet okuyunuz. Şimdi bu değerli bilminsanlarının okullardan uzaklaştırıldığını, yurtdışında yaşamak zorunda bırakıldığını ve okullarınızda böceklerin sizlere hiç bir şey öğretmediğini biliniz, farkında olunuz.

İslam iyiyi ve doğruyu takip etmeyi öğütler. Ama günümüzde öyle çarpıtılmıştır ki, neyin doğru olduğunu algılamayan insan yığınlarıyla yaşıyoruz. Şimdi size örnekler sunacağım..

Peygamber Muhammed, Buhari'nin hadislerinden aktarıyorum, mezarımı putlaştırmayınız der. Bugün milyonlarca insan türbelerin başında gaipten medet ummaktadır. Ama daha türbenin ne olduğunu bilmezler. Türbe islamla ilgili bir şey değildir. Türbe şeklindeki mezarlar Türk tarihinin parçasıdır. Türkler islamla tanışmadan çok önce bu şekilde mezarlar yapmaktaydı. Göktürk kağanlarının son bulunan mezarıyla ilgili görüntülere bakarsanız bu konudaki merakınız gidecektir.

Öyle çarpık zihinler var ki, 7 yaşında kız çocuklarını çarşaflara büründürüp, eğitim hakkını elinden alır evlere kilitler. Ama aynı zihinler 14-15 yaşında kızlara tecavüz etmekten asla çekinmezler. Kimlerden bahsettiğimi hepiniz anlamışsınızdır.

Bu dinin kitabı Kur'ansa ve ilk vahyi oku ise, bu kitabı evlerinizde saygı niyetine duvar süsü yapmanızı isteyenlerde var bu memlekette. Hatırlayın, çok günah, yükseğe koyun, duvara asın, abdestsiz okumayın, kadınsan başın açık olmasın, odada esim olmasın, gürültü olmasın, yok şu yok bu... Arkadaş söylemekten korkarlar. Desenize açık açık siz bunu okumayın diye... Hayır masanızın üstünde durması, göz önünde bulunması bir kitabın içini bozmaz, bir kitaba gösterilecek en büyük saygı onu okumaktır.

Okumak diyorsak, onu anlamaktır.. Bu kitap anlaşılmasın diye çeviri yapılmasına karşı çıkan cemaatler oldu bu memlekette. Daha önce yazmıştım. Okuyucular ve yazıcılar.. Merak edeniniz o yazıya göz atsın.

Şimdi gelelim ben dindar mıyım ki bu konuya karışıyorum? Hayır arkadaş ben dindar olmasam da bu toplumun bir ferdiysem eğer, toplum için doğru olan neyse öyle olsun istemekte benim hakkım. Şimdi bilime bakalım biraz da..

Evet işte anlattığım zihniyetle başa gelen bir hükümet var, evet bu hükümet bilimadamı olanın hayatını mahvetti. Peki bu geri kalan yüzlerce prof. doç. dr. vs... bu adamlar neyin nesi, ne yaparlar odalarında pineklemekten başka? Öğrencisine 30 yıllık ders notlarından farklı bir kelime mi öğretir? Yoksa gerçekten bir araştırma mı yapmıştır? Ya da hiçbiri, ofisinde hem de mesai saatinde dışarıda aldığı projeyi yetiştirmekle uğraşmış, iş bağlantıları kurduğu kişleri sizlerin vergileriyle yapılan okullardaki makam odalarında mı ağırlamışlardır??

Bu toplumun bir şeyleri değiştirme vakti artık çoktan gelmiştir, yazımdaki hararetimde bu yüzdendir.

Hem dinin emri hem bilimin gereği okuyun arkadaşlar, okuyun..

Saygılar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder